TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Kadıköy’de Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde basın mensuplarıyla kahvaltılı bir buluşma gerçekleştirdi. Okuyan, güncel siyasete dair partilerinin politikalarını anlattı.
“SAVAŞ TEHLİKESİ VAR”
“Türkiye’de siyaset çok gergin bir mecrada seyrediyor. Bir şey hiç konuşulmuyor: Savaş” diyen Okuyan şöyle devam etti:
“Dünyada geniş kapsamlı bir savaş olmamasının tek nedeni nükleer silahlar. İnsanlığı yıkıma götüren bir savaşın olmamasının nedeni bu. Bu nedenle örtülü bir savaşın içerisindeyiz. Daha kötüsü savaşmaya hazırlanıyor bütün dünya. O dünyanın başında da Avrupa geliyor.”
“TÜRKİYE DE TEHLİKE ALTINDA”
Okuyan, Türkiye’nin de bu tehlikenin içinde olduğunu ifade etti:
“Türkiye; sermayesiyle, siyasetiyle yıllardır yönünü Avrupa olarak belirledi. Ancak baktığınızda Türkiye’nin gündeminde savaş tehlikesi yok. Türkiye’de siyaset alanına baktığınız zaman, Erdoğan ve Bahçeli’nin ‘Türkiyeye dönük tehdit var’ açıklaması dışında savaş hiç konuşulmuyor. Bu, Türkiye siyasetinin ne kadar anlamsız ve içeriksiz olduğunun kanıtıdır.”
Okuyan, dünya gündemi ile Türkiye’nin bugün birbirine ne kadar farklı bir yerde olduğunu şöyle anlattı:
“Almanya ve AB, aşırı sağın yükselişiyle birlikte savaşı konuşuyor. Okullarda; sığınakların kullanıldığı savaş dersi veriliyor. NATO silahlanmayı konuşuyor. Ama Türkiye’de böyle bir gündem yok. Erdoğan’ın bu konularda ne düşündüğünü biliyoruz ama onun karşısına çıkmayı düşünen muhalefetin ne düşündüğünü bilmiyoruz. Bu arkadaşlar dünyanın gidişatı hakkında konuşmadan nasıl bir siyaset yaratıyorlar. Çok enteresan, böyle bir gündemleri yok.”
SINIRLAR DEĞİŞECEK
Okuyan, dünyada sınırların yeniden çizilmesine doğru giden bir sürecin yaşandığını ifade etti:
“Dün Netanyahu, ABD ziyareti öncesinde, ‘biz Trump ile bölgenin haritasını değiştirmeye devam edeceğiz’ dedi. Kendisi adına doğru bir şey söyledi.”
“TKP, başka komünist partilerle beraber, sınırların değişmemesi mücadelesi yürütüyor. Bu yüzden soldan çok eleştiri yapılıyor. Umurumuzda değil. Biz sol kavramını da zaten artık kullanmıyoruz. Oysa sınırların değişmesi dünyanın en önemli meselesi. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin de içinde olduğu bölgede sınır değişiklikleri konuşulacak. Siyasette bunu neden tartışmıyoruz.”
Okuyan sözlerine şöyle açıklık getirdi:
“Türkiye, dünyada sınırların yeniden belirlendiği bir döneme doğdu. 2. Dünya savaşında da kendi sınırlarını korudu. Türkiye’de siyaset yapan birinin, zeminin altından çekileceği bir meseleyi sadece Kürt sorunu üzerinden tartışması çok eksik. Ukrayna ile başladı. Arkası geldi. Trump 3 yerde sınır değişikliği istedi. Kimseden çıt yok. Bizim Cumhurbaşkanı sınır değişikliği ima ediyor. Bizim siyaset bunu tartışmıyor. Bunun Türkiyenin iç siyasi krizi ile ilgisi var.”
YÖNETME KRİZİ VAR
Türkiye’nin yönetme kriziyle karşı karşıya olduğunu söyleyen Okuyan, bunun nedenlerini şöyle sıraladı:
“Bolu’daki krizden sonra yönetemiyorlar dedik ve ekledik: Biz yönetiriz. Bu yönetimsizliğin nedeni ne? Tek adam rejimi diyorlar. Ama tüm dünya buraya doğru gidiyor. Erdoğan, dönemin ruhunu yakalayan bir burjuva siyasetçisidir. Liderlerin etrafında sermaye sahiplerinin buluştuğu bir dönemdeyiz. Türkiye siyasetinde son kararı Türkiye’den büyük paralar kazananlar belirliyor. Son tahlilde Türkiye bir kapitalist ülke. Peki neden yönetemiyorlar? Bir; krizin kaynaklarından biri dünyadaki ve bölgedeki gelişmeler. Dünyada büyük güçler arasında dans etmenin zorlaştığı bir döneme giriyoruz.
Türkiye tutunacak yer bulamıyor. Bu nedenle ‘biz de hamle yapalım’ diyerek yeni Osmanlıcılık gibi hamleler yapıyor. Krizin bir kaynağı Türkiye’nin kendi hamlelerine dönük uluslararası aktörlerin engel çıkarması. Türkiye’de İsrail var, Rusya var, Avrupa var, ABD var… Türkiye siyasetinin içinin tamamı uluslararası aktörlerin müdahalesine maruz kalıyor. Bunu söyleyen var mı? Yok. İki; AKP siyaseti son dönemde polisiye tedbirlerle rakiplerine saldırıyor. Bunu içerideki çelişkilerini yönetme biçimi olarak da saldırı ile yapıyor. AKP’nin yönetememesinin nedeni muhalefet değil. Bunun kaynağı iç çelişkiler. Erdoğan bu konuları yönetmede usta olmasına rağmen, yönetme kabiliyetini yitirdi.”
TARİKATLAR SAVAŞI
“Üç; tarikatlar savaşı. Menzil’de yaşananlar geliyorum diyordu. Bir tarikat geriye çekiliyor başkaları o alanı dolduruyor. Bu kavga çok şiddetlenmiş durumda. Dört; sermaye grupları. Türkiye kaynak sıkıntısı çeken bir ülke. Bu nedenle bütün sermaye çevrelerinde büyük bir rekabet var. Tarikatlar ideolojik, siyasi ve maddi imkanlarla siyasetçi bağlıyor; sermaye grupları ise büyük ölçüde parayla bağlıyor. Çok çok büyük bir kavga var. Türkiye’de yakında büyük iflaslarla karşılaşacağız. Kaynak sıkıntısı var herkes siyasette elini güçlendirmeye çalışıyor. Fethullahçılar Gülen’in ölümünden sonra çok hareketlendiler. Beş; Kadrosuzluk. Türkiye’de sermaye sınıfının elindeki uzman kadrolar tükendi. Yönetememe krizinin kaynaklarından biri de bu. Altı; Bir başka nedeni Sünni İslam ideolojisi. AKP ısrarla bölgeyi Sünni İslam ideolojisiyle yönetme ısrarından vazgeçmedi. Suriye’ye de İran’a da öyle bakıyorlar.”
MUHALEFET YAVAŞ VE İMAMOĞLU ARASINA SIKIŞTI
Dünyanın ve iç politikanın gidişatına rağmen muhalefetin yaşananlara ilgisizliğini eleştiren Okuyan, şunları ifade etti:
“Mesele CHP iktidara aday parti olarak bunları tartışıyor mu? Türkiye muhalefeti, Yavaş ve İmamoğlu arasına sıkıştırıldı. Biz bu sıkışmaya müdahale etmeye çalışıyoruz. Biz bunu değiştirmeye çalışıyoruz. Türkiye ile bölgenin siyasi unsurları artık içiçe geçti. Erdoğan ve arkadaşları Filistin üzerinde bir hegemonya kavgası veriyor. Bu kavganın Türkiye içine yansıması var. Hamas üzerindeki mücadele Türkiye için sürüyor biraz da.”
Okuyan, TKP’nin siyasetini de şöyle ifade etti:
“TKP bütün suçlamalara rağmen yoluna devam ediyor ve bir alanı tutuyor. Türkiye ne zaman kritik bir eşiğe gelse halk yanında TKP’yi görüyor. Deprem veya yangında ilk refleksi TKP veriyor. Dolayısıyla TKP kendi alanını güçlendirmek adına o alanın nasıl gelişeceğine dair fikri çok rahat bir parti. Ama bu ülkede zorluk derecesi yüksek bir siyaset yapıyor.”
TEĞMENLER KONUSUNDA NEDEN SESSİZ
Gazetemiz yazarı Zülal Kalkandelen’in “Teğmenler konusunda TKP’nin bir açıklamasını görmedim. Neden sessiz kaldınız?” sorusuna Okuyan şu yanıtı verdi:
“Ne var bu işin arkasında diye anlamaya çalıştık. Müdahil olmadığımız özellikle TSK gibi kurumlara çok özenli davranmamız gerekiyor. Mesela deprem ya da iş cinayeti gibi olaylar çok hızlı tepki verilmesi gereken şeyler. Teğmenler meselesini ise süzüldükten sonra tepki verilecek bir mesele olarak gördük. Bir açıklama yapacağız. Teğmenlerin hangi saiklerle mezun töreni sonrası yemin ettiğini bilemeyebiliriz. Ama AKP’nin hangi saiklerle ihraçları yaptığını gayet iyi biliyoruz.
Son çözüm süreciyle beraber Cumhuriyet ve Mustafa Kemalle kurdukları yapay ilişlkiyi de ortadan kaldıracaklar. Zaten AKP’de tartışılıyordu. Şimdi bölgedeki gelişmelerle beraber Mustafa Kemal’in Türkiye toplumundaki ağırlığından kurtulmaya dönük arayış içindeler. Erdoğan, ‘200 yıllık uyuşukluktan Türkiye’yi çıkaracağız’ dedi. Bahçeli ‘Türkiye’nin kaybedilmiş yüzyılı’ tanımı yaptı. Bunun içinde Cumhuriyet de var. Teğmenler meselesi buraya oturuyor. Önemsiz olduğu için bir bağlama yerleştirmek için bekledik, açıklama yapacağız.”
“CUMHURBAŞKANI ADAYI ÇIKARACAĞIZ”
Gazeteci Barış Yarkadaş’ın “Cumhurbaşkanı adaylığındaki tavrınız ne olacak, şimdiden aday belirlemek erken mi” şeklindeki sorusuna da Okuyan cevap verdi:
“TKP, bir Cumhurbaşkanı adayı çıkaracak. TKP adayı olarak mı çıkarır daha geniş bir kesimin adayı mı olur bakacağız. Düzen partilerinin adayını kesinlikle desteklemeyeceğiz. Türkiye’de siyaset, seçim gündemi olmadan tartışılamıyor. AKP de seçim konuşmak istemese de Erdoğan’ın adaylığını erkenden ilan etti. Toplumun siyasetle tek bağı seçim. TKP, seçim gündemine sıkıştırılmış bir gündemi istemiyor. TKP için seçim en zorlandığı başlık.
Muhalefetin erkenden aday açıklaması büyük bir hata. Seçime daha zaman var. AKP’nin elindeki yıpratma enstrümanları çok fazla. CHP, AKP’nin karşısında konumlanan bir parti değil. Gri alan, siyasi geçişkenlik çok fazla Türkiye’de. CHP’nin adayına oy verme, destek olma olasılığımız ise sıfır. TKP kendi adayını çıkaracak.”
“AÇILIMIN OTURDUĞU ZEMİNE KARŞIYIZ”
Gazeteci Timur Soykan’ın açılım süreci ve anayasaya dair sorusunu Okuyan şöyle yanıtladı:
“15 Şubat’ta (Öcalan’ın) ne tür bir çağrı yapacağını biliyoruz. Bilmediğimiz sonuçları. Bu süreç yönetilebilir bir süreç mi emin değiliz. Evet bir anlaşma var Öcalan’la. AKP’nin hiçbir şey vermeme iddiası yok. Bunun içinde anayasa değişikliği de var. Biz şu konuda çok netiz. Tabii ki silahları kim ister. Anlaşılacaksa zaten MHP ile anlaşılır. Silahlar sussun tamam, buna itirazımız olmaz. Ama içeriğe dair söyleyeceklerimiz var. Yıllar önce (Öcalan) ‘bizimle anlaşırsa Türkiye bölgede güçlenir’ dedi. Şimdi hep beraber söylüyorlar. Kürt-Türk kardeşliği söylemi ile Türkiye’nin bölge gücü olmasını kastediyorlar. Barışı yayılmacılıkla vaad ediyorlar. Tutkal ise İslam kardeşliği. Bizim buna itirazımız var. Türkiye’nin hiçbir sorununda din siyaseti çözüm olmaz. Din, inanç ve ibadet özgürlüğüne dair bir alandır.
Bugünkü ise fetişçi ve yayılmacı bir stratejidir. Biz sınırların değişmesine karşıyız. Biz Türkiye’nin sınırlarının değişmesine de belirsizleşmesine de karşıyız. Bu gerçekleşirse, sonunda Türkiye’nin sonunun gelebileceği uyarısında bulunuyoruz. Anayasa değişikliği ile laikliğin belirsiz hale gelmesine, özerkliğin başka kavramlarla tanımlanmasına, Türkiye’nin Cumhuriyetle bağının belirsizleşmesine tamamen itirazımız var. Hangi barışı getirişe getirsin bu düzenlemelere itirazımız var. 15 Şubatta başlayacak sürecin anayasayı değiştirmeden yapılması mümkün değil. AKP’nin Türkiye’de anayasa yapma yetkisi yoktur. Mevcut anayasa karşı devrim anayasasıdır. Bunun karşısına yeni bir karşıdevrim anayasası koymanın meşruiyeti yoktur. Yeni anayasa devrimci bir anayasa olacaktır.
“İŞ İSRAİLCİLİĞE KADAR GELDİ”
Gazetecilerin devam sorularının ardından Okuyan konuya şöyle devam etti:
“Bu sürece destek veriyor musunuz vermiyor musunuz diyecekler. Biz içeriğe bakarız. Sonuçta kapalı kapılar arkasında yürütülen bir süreç var. Silahların susmasına Türkiye’de hiçkimse itiraz etmez. Ama Kürtlerin İran’a karşı müdahale militanı haline getirilmesine itirazımız var. Bizi anlaşmanın içeriği ilgilendiriyor. Kürtlerin özel durumunu anlayın derken; en sonunda iş İsrailciliğe geldi. Türkiye solu nasıl İsrailci olabilir. Bir sürü arkadaşımız orada can verdi.
İsrailcilik yapılabiliyor bugün. İsrail’in üzerinde bir Kürt sorunu olabilir mi? Evet; Türkiye’de Kürt sorununu yok sayarak bu ülkeyi yönetemezsiniz. Başka bir zeminde kardeşlik sağlamalısınız. Ama onlar ne üzerinden yapıyor bunu? Siyasal İslamcılık, İsrailcilik, Sünnicilik, piyasacılık.. Kürt açılımı ile Cumhuriyet fikrine dönük yeni bir saldırı olacak. Kürt hareketi Cumhuriyetin bir karşı devrim olduğu fikrini defalarca söyledi. En azından kazık atıldı Kürtlere dediler. Şimdi bunun bir devlet ideoloji olma ihtimali var. Şimdi Bahçeli dahil hepsi Cumhuriyetten tamamen kurtulmak istiyor.”
Okuyan, yeni Osmanlıcılığın yarattığı tehlikeye şöyle dikkat çekti:
“Genişlemeye kalkan bir Türkiye küçülür ya da dağılır. Mustafa Kemal Türkiye’yi korunaklı bir alana yerleştirdi. Yeni Osmanlıcı, Turancı bir maceradan uzak tuttu. Yayılmacı stratejiden uzaklaştırdı. Cumhuriyeti önemsizleştirenler yeni Osmanlı hayali kurarken bizim ülkemizin varlığını ortadan kaldırmak üzere.”
2027’DE ERKEN SEÇİM
Erken seçim tartışmalarına ilişkin ise Okuyan şu ifadeleri kullandı:
Gazeteciler Hilmi Hacaloğlu, Barış Pehlivan ve Canan Kaya’nın TKP’nin eylemlerine dair soruları Okuyan şöyle yanıtladı:
“Türkiye toplumunda öfkenin patlaması bazen öfkenin kaynağına yarayabilir. İktidarın muhalefeti sürekli düelloya davet etmesi muhalefetin durumuna ilişkin gerçekçi bir okumanın sonucu. Muhalefet, bugün sokağı ve halkı yönetmekten yoksun. Türkiye toplumu mücadele etmek istemiyor şu anda. Örgütlülükten uzak durma niyetinde toplum. Öfkesini erken patlatırsa ezilir geçilir. Türkiye toplumunun önce örgütlenme ve eylem yapmaya alışması gerekiyor. Bunu yapmanın önündeki en büyük engel düzen muhalefeti. Sürekli seçimi ve adayı tartışıyor. Türkiye toplumu kahramanlar yaratıp onu çöpe atmakla vakit geçiriyor.
Sokağa dökülün diyorsanız TKP bunu yapmayacak. TKP, Türkiye toplumuna örgütlenmeye çalışması gerektiğini gösteren bir güç olabilir. Akılla ve cesarete iş yapıyoruz. Kendi başımıza ‘nerede TKP’ sorusuna yanıt veren bir arayışa girmek ahmaklık olur. Biz kimsenin gölgesi olmayız diyoruz. Ama birisine bir haksızlık yapıldıysa o mücadeleyi kendi bildiğimiz gibi veririz. Solun CHP içinde taraf olmasını onursuzluk olarak görüyoruz. TKP’nin burada bir yeri yok. Sol ya CHP’nin ya DEM’in gölgesinde siyaset yapıyor. Türkiye’nin kabına sığamadığı anda toplumun TKP’ye ne kadar ihtiyacı olduğunu göreceğiz.
Bu da bizim sınavımız. Bu sınav seçim değil. Biz bu fotoğrafın parçası olmak değil, o fotoğrafı toptan yıkmak için siyaset yapıyoruz. TKP iktidar olacak. Bu oyunun parçası olmayarak olacak. Dünyada en büyük devrimci dönüşümler olan 1848 ve 1917, “artık olmaz” denilen dönemde oldu. Haritalar değişiyorsa halkların bilinci de değişir. TKP halkta olmayan bir direnci yaratamaz. Ama o dirence dayanarak siyaset yapabilir. Şu an düzen siyasetçileri halktaki direnci düşürüyor.”
More Stories
DEM Partili Faysal Babat’ın evine saldırı düzenlendi, soruşturma başlatıldı
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Pınar Gültekin cinayeti davasındaki bozma kararına itiraz etti
Yenidoğan çetesi soruşturması: İntihar eden İlker Gönen’in avukatıyla ilgili harekete geçildi